Herkesin
şampiyonluktan da kupadan da umudunu kestiği bir yılda, sezonu iki kupa ile
kapamış bir Galatasaray’ın önündeki yaz mevsimini nasıl bir ruh haliyle
geçirmesini beklerdiniz? Normal şartlar altında mutlu, coşkulu, umutlu! Ancak
öyle mi oldu? Tabi ki hayır :) Peki daha 1 ay önce iki kupanın coşkusunu yaşayan yönetim ile teknik direktörün
bu kadar kısa zamanda, taraftarlar nezdinde şimdiden kredisini tüketmiş
olmasının sebebi ne olabilir?
Bana
sorarsanız, salim kafa ile düşünüldüğünde ortada bunca yaygarayı koparacak net
bir sebep yok. Fakat ayrıntıları hesaba kattığımızda yapılan idari
acemiliklerin camiayı bir ayda bu hale getirdiğini görüyoruz. Kendimce bu,
bardağı damla damla taşıran sebepleri sıraladım.
- Fazlasıyla açıklama yapan, yaptıkça çelişen idareciler.
Bu idarecilerden kastım aslında genel olarak üç kişiden
ibaret: Başkan Dursun Özbek, Futbolun Patronu Cüneyt Tanman ve Teknik Patron
Hamza Hamzaoğlu. Bu üç isim de özellikle kupaların alınmasının ardından adeta
her buldukları mikrofona yapışarak birçok açıklama yapıyorlar. Bu kadar fazla
açıklama yapınca da, karşılaştıkları sorular karşısında dönem dönem çelişkiye
düşmeleri kaçınılmaz oluyor.
Bir takımın mali durumu aslına bakarsanız taraftarı pek de
ilgilendirmez. İlgilendirmemelidir de zaten. Ancak bununla ilgilenmek ve bunu
hesaba katmak durumunda olan yöneticiler, kulübün mali sıkıntılarını taraftarın
beklentileriyle ortak bir yola sokmak zorundadır. Yani, başkan kulübün maddi
sıkıntılarını en yakından bilen ve önündeki transfer planlamasını da buna göre
dizayn etmesi gereken bir numaralı yetkili. Ancak şampiyonluk kutlamasının
yapıldığı gece çıkıp da Ibrahimoviç’in transferi hakkında demeçler verebiliyor!
Yahu aklı çalışan bir insan senelik kazancı 15m€’ya ulaşan bir oyuncuyu
Galatasaray’a getiremeyeceğini bilir. En fazla da kulübün başkanı bunu bilir.
Ama çıkıp böyle bir açıklama yaparak taraftarın beklentilerini durduk yere akıl
almayacak seviyelere çekiyor. Bundan
birkaç hafta sonra da Cüneyt Tanman böyle maliyetli transferlerin yapılamayacağını
açıklamaya çalışıyor. “E daha iki hafta önce Ibra geliyordu?!” diye sormazlar
mı adama? Bunun üzerine ezeli rakip yıldız transferleri patlatınca başkan
tekrar çıkıyor, tekrar yıldızların müjdesini veriyor, hem de tarih vererek!
Tarih geliyor geçiyor tabi. Doğal olarak “hani yıldızlar?” diye sorulunca
Tanman yine hatırlatıyor: maliyetler çok yüksek. Haydaaaa!!! İyi polis, kötü
polis oyununu oynamak insanları yönlendirmek için aslında fena bir yöntem
değildir. Bizimkiler sanırım bunun peşinde ama bu konuda öyle beceriksizler ki,
ellerine yüzlerine bulaştırdılar. Hala da bu seri ve çelişkili demeçler basına
verilmeye devam ediyor.
- Galatasaray’ın evlatları!
Önceki yıllarda, yerli oyunculara uçuk kontratlar yapıldı.
Ucube yabancı kısıtlaması kuralı, bu kontratların eleştirilmesinin önündeki
duvar oluyordu. Ancak bu sene bu ucube kuraldan kurtulduk. Tam artık ücretler
doğal seviyelerine düşecek derken, sözleşmesi uzatılan Sabri’ye %50’den fazla
zam yapıldığını öğrendik! Sabri’nin, geçirdiği iyi sezondan sonra takımda
kalmasından doğal bir şey olamaz. Normal bir ücretle imzalaması da eleştiri
değil, övgü alır. Ama sen gidip 32 yaşındaki Sabri’ye 1.8m€ garanti para
üzerinden yeni sözleşme yaparsan, taraftar da seni sonuna kadar eleştirir!
Sebebini sorgulamak da en doğal hakkıdır! Neden? Çünkü, Galatasaray’ın evladı!
Bu açıklamalar camia ile dalga geçmektir, başka bir şey değil. Kimse Sabri
bedavaya oynasın demiyor zaten, hak ettiği, bir Avrupa ekibinden alacağı yıllık
ücret ne ise onu alsın, kimse gık demeyecek ki. Siz bu zammı yaptığınız zaman,
Tanman'ın "Maxi Pereira, Sabri'den çok da iyi bir oyuncu değil."
şeklindeki açıklaması taraftara batar! Halbuki 2-3 milyon Avro imza parası ve
yıllık en az 2,5m€'luk sabit ücrete mal olacaktır 31 yaşındaki Maxi. Tabi ki Sabri'den üst seviyede, bir Şampiyonlar Ligi oyuncusudur ancak gerçekten de (UEFA yakamızdayken) bunca büyük meblağları bu oyuncuya feda etmek pek de akıl karı değildir.
Benzer mevzu Aydın için de geçerli. Son 10 sezonda toplam bir
sezonluk maç oynamamış torpilli evlat Aydın’ın en sonunda sözleşmesi bitiyor
derken; Hamza Hoca garip bir açıklama yapıyor. “Aydın ile sözleşme uzatıp,
kiralık göndererek faydalanacağız.” Nasıl yani?! Sözleşme uzatacağız, kiralık
olarak gidecek, müthiş bir sezon geçirecek, Avrupa’nın devleri peşine düşecek
ve biz de bonservisinden gelir mi elde edeceğiz? Gerçekten müthiş plan :) Hamza Hoca hiç de
gereği yokken bu açıklamayı yapmasa, ortada mesele olmayacak. Ama çıkıyor bu
saçma demeci veriyor. Sonrasında büyük bir tepki tabi ki. Sabri ile kızgın olan
taraftar, Aydın ile iyice kabarınca geri adım atmak durumunda kalıyor
idarecilerimiz. Aydın serbest kalıyor.
- Yanlış zaman yanlış insan transferleri
Galatasaray'ın
şu ana kadar sonuçlandırdığı dört adet transfer var: Bilal Kısa, Lukas
Podolski, Jem Paul Karacan ve Lionel Carole. Podolski'yi bir tarafa
bıraktığımızda, diğer üç isim de Galatasaray'ın zaten dolu olan bölgelerine
yapılan transferler. Baktığınız zaman şu anda Galatasaray ilk on birinin
transfere ihtiyaç duyan bölgeleri öncelikle bir sağ bek, bir sağ açık ve bir
forvet. Melo'nun durumuna bağlı olarak da bir orta saha oyuncusu. Ancak bu orta
saha bölgesi transfere ihtiyaç olmasına rağmen takımın oyuncu yoğunluğu en
yüksek pozisyonu. Halihazırda kontratı devam eden 8 futbolcusu var takımın bu
bölgede (Selçuk, Melo, Hamit, Yekta, Dzemaili, Furkan Özçal, Umut Gündoğan ve
Oğuzhan Kayar). Bunun dışında alt yapıdan yükselmesi beklenen Birhan Vatansever
ve zaman zaman bu bölgede kullanılan Emre Çolak'ı da dahil edebiliriz. İsimlere
baktığımız zaman bu 8 oyuncudan Selçuk ve Hamit haricindekilerin önümüzdeki
günlerde takımdan ayrılması kuvvetle muhtemel. Yani aslında Bilal ve Jem, bu
oyuncular ayrıldıktan sonra, takım için ileride önemli alternatifler haline
gelebilir. Ayrıca kamuoyundaki algının aksine düşük bedellerle kontrat yapılan oyuncular. Ancak bu transferler öyle yanlış zamanlamayla açıklanıyor ki,
taraftar da doğal olarak eleştiri yağmuruna tutuyor. Belki bu oyuncular
vereceği katkıyı da bu sebeple veremeyecekler. Oysa ki bu transferler 6 oyuncu
ayrıldıktan sonra yapılsa; bedelsiz
olmaları ve alt sınırdaki maaşlarıyla takdir bile toplayacaktı! Zaten Hamza
Hoca'nın Dzemaili ve Yekta dışındakileri kampa götürmesinin de gösterişten
başka bir şey olduğunu düşünmüyorum. Önümüzdeki sezon Umut Gündoğan ya da
Furkan'ın bu kadroda olmayacağı aşikar.
- Yapılamayan transferler
İşte
zaten kalabalık olan bölgeye iki transfer yapılmasına rağmen, acil ihtiyaç
bölgelerinde tık olmaması tepkinin önemli sebeplerinden. Geçen yıl Şampiyonlar
Ligi'nde ağır şekilde eksikliğini hissettiğimiz sağ bek, sağ açık ve orta saha
hamleleri ise henüz yapılabilmiş değil. Yönetim bu konuda takviyelerin
yapılacağına taraftarı ikna edebilmiş de değil! Çünkü yine Hamzaoğlu ve Tanman
çıkıp sağ bek için de orta saha için de kadronun içinden çözümler üretmeyi
düşündüklerine dair açıklamalar yapıyor. Melo kadroda tutulsa dahi, o bölgeye
iyi bir isim gerektiği ortadayken, Melo'nun ayrılması ihtimalinde bile o
pozisyona çözümün kadro içinden bulunabileceği düşüncesi, tabi ki taraftarı
korkutuyor. Bu da büyük bir tepkiye yol açıyor.
Bu eksik noktalarda, Şampiyonlar Ligi'nde başarı isteyen taraftarlar tabi
ki yüksek profilli isimler duymak istiyor. Ancak Oumar Niasse, Güray Vural, Sigþórsson gibi büyük takım tecrübesi olmayan oyuncuların, idareciler
tarafından resmen transfer hedefi olarak açıklanması yıldız isteyen taraftarın
umutlarını kırıyor, sabrını taşırıyor. Gerçekten de Türk taraftarının sabrı
fena halde çabuk taşar. Umarım yönetim ve hoca bu gerçekle yüzleşmek zorunda
kalmadan durumun farkına varır.
İçeride bunlar yaşanırken, Boğaz'ın karşı kıyısında çok büyük
bir kabuk değiştirme operasyonuna giden rakibiniz duruyor. 10'a yakın yaşlı
oyuncusu ile yolları ayırmış, yerlerine daha genç ve iyilerini getirmiş. Bu
oyuncular arasında Nani ve Van Persie gibi top class oyuncular da olunca,
toplum algısı tabi ki Fenerbahçe lehine değişiyor. İki kupa, dört yıldıza
rağmen, Galatasaray gölgede kalarak eleştiri yağmuruna tutuluyor.
Fenerbahçe'nin yaptığı onca transferde, verdiği ücretleri açıklamaması da bence kritik bir nokta. Galatasaray da Fenerbahçe de birer anonim şirket. Galatasaray taahhüt ettiği tüm ücretleri kuruşu kuruşuna açıklarken, bu sebeple büyük tepkilerle karşılaşıyor. Fenerbahçe ise oldukça pahalı oyuncuları Türkiye'ye getirip, bunu hangi rakamlarla başardığını kamuoyundan saklı tutuyor.
Burada
Fenerbahçe'nin yöntemini algı yönetimi açısından çok doğru buluyorum. Ancak bu
gizliliğin nasıl bir yaptırımı olduğunu da merak ediyorum. Çünkü Galatasaray bu
maliyetleri kamuoyuna açıklayarak çoğu zaman kendi ayağına kurşun sıkıyor.
İşte bu temel sebepler bugün Galatasaray yönetimi ve teknik
direktörünü daha sezonun başlamasına bir ay kala oldukça yıprattı. Bu süreçte Galatasaraylı idarecilerin transfer bitirmek konusunda olduğu kadar, algı yönetmek konusunda da beceriksiz olduğu ortada. Oysa ki bu
süreç daha sakin ve akıllı bir şekilde yönetilmiş olsaydı, Ağustos sonunda
yapılması muhtemel takviyeler sonucunda oluşacak kadroda; Sabri de, Carole da,
Bilal de, Jem de taraftarın olumlu bir gözle baktığı transferler haline
gelebilirdi. Şimdi ise en az iki büyük transfer yapmadığı takdirde bu
idarecilerin taraftarların çoğunluğuyla barışmasını çok zor bir ihtimal olarak
görüyorum. Daha önce de yazdığım gibi Galatasaray taraftarı için asıl zor ve
önemli olan, dipteki bir takıma, kaybedecek hiçbir şey yokken gelen teknik
direktöre güvenmek değildir; Türkiye'de sezonu double yaparak bitirmiş hocaya
güvenmektir. Bunun tüm Galatasaray camiası adına doğru olan davranış şekli
olduğunu düşünüyorum. Ancak bu süreçte tek suçlunun taraftar olmadığını da
açıklamaya çalıştım. Gelinen süreçte Hamza Hoca ve yönetimin yanlışları da
fazla. Umuyorum bundan sonra her iki taraf da doğru adımlar atarak yine aynı hedeflere
giden yolda buluşacaktır.
Not: Bu yazıda bahsettiğim mali problemleri daha analitik bir şekilde kavrayabilmek adına Volkan Yılmaz'ın bu yazısını okumanızda fayda var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder