“- Dudağımı kim patlattı?
- Geçen hafta sen de bana dirsek
atmıştın.
- Omzum çürüdü ne biçim
vuruyorsun?
- Üstümüze neden uçuyorsun manyak
mısın?
- Bana geçen sene kafa atmıştın
ona say.”
Hep derler ya, tribün ortamı
başkadır diye, başkadır hakikaten. Askerlik gibidir aslında. İçinde bulunmayana
anlamsız gelir, bir kere yaşayan da anlata anlata bitiremez. Hepimiz ilk
gittiğimiz maçın skorunu hatırlıyoruz üzerinden yıllar da geçmiş olsa.
Yan koltuğunda oturduğun, hiç
tanımadığın gencin, abinin, amcanın, kankası, kardeşi, oğlu olman takımının
attığı bir gole bağlıdır. Öyle içten öyle coşkuyla sarılırsın ki, umrunda olmaz
kim olduğu yanındakinin. Bir daha da hayatın boyunca görmezsin büyük ihtimalle.
O kişileri bir kez daha gördüğünde ise ortaya böyle bir yazı ve anlatılacak
tonla hikaye çıkıyor.
Ne zaman tanıştık, ne zaman
samimi olduk, hiçbirimiz hatırlamıyoruz ama o koltukları satın aldığımızdan
bugüne birbirimizin hayatının akışına hakimiz. Kimimiz liseden mezun oldu,
üniversiteye girdi, kimimiz üniversiteyi bitirip meslek sahibi oldu, kimimiz
her maça beraber geldiği kız arkadaşından ayrıldı, askere gitti, askerken bile
maça geldi, İstiklal Marşı’nda istemsizce selam durdu, kimimiz evlendi,
kimimizin de çocuğu oldu. Dün ne yediğini hatırlamayan bu insanlar, eminim ki
biraz düşünüp hangisinin ne zaman olduğunu hatırlayacaktır. Takvime bakarak
değil ama, fikstüre bakarak.
6 yıl önce, arkadaşlarıyla yan
yana kombine bilet alan, apayrı yaş kuşaklarındaki 4 farklı insan grubu, şimdi
neredeyse her gün diyalog halindeler. Gol sevinciyle, pozisyon kritikleri
yaparak, üzüntüsünü, sevincini, heyecanını, öfkesini, coşkusunu paylaşarak,
bugün maça gidip gitmeyeceğini, birbirlerinin durumuna göre karar verir
oldular. Hatta birbirlerini kandırıp, Madrid’e bile gittiler maç izlemeye.
- Dudağımı kim patlattı?
- Geçen hafta sen de bana dirsek
atmıştın.
- Omzum çürüdü ne biçim
vuruyorsun?
- Üstümüze neden uçuyorsun manyak
mısın?
- Bana geçen sene kafa atmıştın
ona say.
Bu soruları soran insanlar, ilk
bakıldığında kavgadan çıkmış gibi görünse de, kritik bir galibiyetin ardından
yaşanan klasiklarden biri ve genelde bunun sorulduğu kişi de benim. Tek ortak
noktaları aynı takımı tutmaları olup, es kaza birbirinin yanına denk gelen bu
insanların, birbirini bu kadar hırpalamalarını bile gülerek anacak hale gelmelerini
izah etmek için de, tek bir alıntı yeterli sanırım;
“Futbol asla sadece futbol değildir”
Bill Shankley.
Aslında bir tane daha var:
“Futbol çok enteresan oyun”
Ömer Üründül.
Tribün heyecanını çok çok eskilerden ezeli rakiplerin yan yana maç izlediği zamanlardan bilirim..
YanıtlaSilArtık her şey değişti..Fanatizm zirve yaptı..Ama maçları omuz omuza izleyen heyecanlı coşkulu akıllı mantıklı ve tadında fanatikler de var.
Çocuklarımla zaman zaman gittiğim maçlarda gördüm bu fotoğrafı.
Evet gerçekten OMUZ OMUZA..
Tribün heyecanını çok çok eskilerden ezeli rakiplerin yan yana maç izlediği zamanlardan bilirim..
YanıtlaSilArtık her şey değişti..Fanatizm zirve yaptı..Ama maçları omuz omuza izleyen heyecanlı coşkulu akıllı mantıklı ve tadında fanatikler de var.
Çocuklarımla zaman zaman gittiğim maçlarda gördüm bu fotoğrafı.
Evet gerçekten OMUZ OMUZA..