Bu yazı sayfamda Beşiktaş ile ilgili yazdığım ilk yazı
olacak. O yüzden öncelikle Beşiktaş’ın son durumu ile ilgili bir girizgah ile
başlamak istiyorum.
Beşiktaş; önceki başkan Yıldırım Demirören’in siyasi
erklerin talimatıyla TFF’nin başına geçerek başarısız yöneticilik
kabiliyetlerini bu alanda sergilemeye devam etmesiyle birlikte, başındaki en
büyük beladan adeta hiç ummadığı bir anda kurtulmuştu. Sonrasında göreve gelen
Fikret Orman geldiği günden bu yana kulüp adına önemli ve temel değişikliklere
gidiyor. İlk sezonunda dillere pelesenk ettiği “FEDA” sözcüğü ve bu
mantalitenin çok hatalı olduğunu düşünüyorum. Bu hareket, Beşiktaş’ı rakiplerine karşı kafa olarak geri
düşürdü ve Beşiktaş hala bunun sıkıntılarını yaşıyor. Bunun yanında bir yanlışı
da yaptığı bir doğrudan dönmek şeklindeydi Fikret Orman’ın. Doğru bir isim olup
olmadığı tartışmaya açıktır ancak Önder Özen sportif direktör titri ile kulübe
getirilmişti. Bu kulübe bir anlayışın transferi demekti. Buna ilk cesaret eden
kulüp olmuştu BJK. Bu sportif direktörlük sistemi kulüplerimizi uzun vadeli
başarıya götürebilecek yegane sistemdir ve er ya da geç tüm büyük kulüplerimiz
bu sisteme dönecek, dönmek zorunda kalacaktır. Nitekim, her yeni başkanın 3-4
farklı teknik direktör ve sayısız transferle kuracağı takımlar kalıcı başarıyı
getirmeyeceği gibi bu takımları karşılayabilecek bir ekonomimiz de
bulunmamaktadır. İşte Orman’ın ikinci hatası bana kalırsa bu sistemden çabuk
vazgeçmiş olmasıdır. Bunların dışında da küçük-büyük hataları tabi ki vardır
fakat burada ağır bir eleştiri yazısı yazmak niyetinde değilim. Gel gelelim,
BJK’nin çehresini değiştirecek doğrulara da imza atmıştır. Belki takım iki
sezondur tüm maçlarını deplasmanda oynamak zorunda kalıyor, hatta bu yılda da
muhtemelen böyle devam edecek; ancak 3 yılın sonunda da olsa Beşiktaş yeni
stadına, hem de eski yerinde sahip olmuş olacak. Bence bu çok önemli bir
başarıdır. Ayrıca Önder Özen ile değişen transfer anlayışı bugünlere kadar
sürdürüldü ve nihayetinde potansiyeli yüksek ve maliyeti düşük bir takım
oluşturmayı başardı Beşiktaş. Bugün rakipleri Galatasaray, Fenerbahçe ve
Trabzonspor birçok vasat oyuncusuna inanılmaz yıllık ücretler öderken; Beşiktaş
maaş tavanını 1,5 milyon Euro’ya sabitlemeyi başardı.
Beşiktaş’ın FEDA sezonunda
idare etsin diye takımın başına getirdiği Samet Aybaba takımı bir şekilde
üçüncü yapmıştı. Bunu kimse de yadırgamadı zaten. Ancak daha sonra takımın
emanet edildiği isim Slaven Biliç’ti ve beklenti büyüktü. İlk sezonunda stat
yoktu ve istediği transferleri de gerçekleştirememişti Hırvat Hoca. Bu sebeple
onun getirdiği üçüncülük de sineye çekildi. Fakat geçtiğimiz sezon statsız
oynamaya alışık ve artık yıldızları da olan bir ekip vardı elinde Biliç’in. Bu
ekiple sezona çok iyi başlanınca beklentiler daha da yükseldi. Önemli İngiliz
rakipler bir bir devriliyor ve UEFA’da da hedefler büyüyordu. Ancak ne olduysa
yine Mart ayında oldu ve takım büyük bir düşüşe girdi. Mart’a kadar üç kulvarda
da dolu dizgin yürüyen Beşiktaş henüz Nisan sonunda her şeyi kaybetmişti. Tabi
ki Biliç’in kredisi de bitti. Onunla da yollar ayrıldı ve sıra Şenol Güneş'in Beşiktaş'ına geldi.
Bu yakın geçmişin özetinden sonra, yaz aylarında takip ettiğim
kadarıyla yeni sezon adına bir değerlendirme yapmak istiyorum.
Öncelikle Şenol Güneş’in takımın başına getirilmesinden söz
etmek gerekiyor. Bana kalırsa mevcut şartlarda her iki tarafın da birbirine
ihtiyaç duyduğu ve her iki tarafın da birbirini bir kademe daha üste çıkarma
şansına sahip olduğu bir seçim. Beşiktaş camiasının beklediği oyunu oynatmaya
en müsait hocalardan biri Şenol Güneş. Beşiktaş da Şenol Hoca için, artık
winner bir koç olma arzusunu gerçekleştirebileceği en büyük şans. Bakalım bu
karşılıklı arzu durumu başarıyı getirebilecek mi?
Takımı pozisyon pozisyon ayırarak, yeni transferler ile
birlikte değerlendirmek istiyorum. Transfer harekatına bakacak olursak:
Gidenler: Filip Holosko, Atınç Nukan, Demba Ba, İbrahim
Toraman, Tomas Sivok, Filip Holosko, Uğur Boral.
Gelenler: Mario Gomez, Luiz Rhodolfo, Ricardo Quaresma,
Andreas Beck, Dusko Tosic.
Kaleciler geçtiğimiz sezon ile aynı. Tolga, Cenk ve Günay
Beşiktaş’ın file bekçileri olmaya devam edecek. Kesinlikle yetersiz bir
rotasyon. Tolga çok sakatlanan bir kaleci, Cenk ve Günay ise eksantrik
hatalarıyla güven vermeyen kaleciler. Burada Beşiktaş’ın tek şansı Şenol Güneş.
Sağ bek mevkii, Beşiktaş’ın yıllardır problem yaşadığı bir
bölge. Serdar Kurtuluş geçen sezon bu pozisyonu tek başına götürmeye
çalışmıştı. Buraya yapılan Beck transferi problemi çözecek gibi duruyor. Ancak
Alman oyuncu hazırlık maçlarında kendi performansının oldukça altındaydı.
Sanırım adaptasyon problemleri yaşıyor.
Stoper rotasyonunda Atınç ve Sivok ayrılırken, Rhodolfo
transferi yapıldı. Şu anda Rhodolfo, Ersan, Pedro Franco ve Milosevic bu
pozisyonu götürecek isimler olarak görünüyor. Şenol Hoca hazırlık maçlarında
Tosic’i de bu bölgede denedi. Her ne kadar burada Rhodolfo’nun performansı
belirleyici olacak olsa da, Beşiktaş’ın burada eksik olduğunu düşünüyorum.
Çünkü bu beş oyuncu da ağır oyuncular ve Şenol Güneş savunmasını ileri
çıkarmaktan çekinmeyen bir teknik adam. Rhodolfo’nun burada vereceği katkı çok
kritik gerçekten de. Brezilyalı etkisini hissettirebilirse problemleri halı
altına süpürebilir BJK. Ancak buraya kesinlikle bir hırçın, hızlı ve içgüdüleriyle
oynayan bir stoper alması gerekiyor Beşiktaş’ın.
Sol bek de iki sezondur Ramon Motta’nın sakar teper
götürdüğü bir pozisyon. İstikrarsız bir oyuncu Motta. Onu yedekkleyen İsmail
Köybaşı ise büyük meblağlar ile transfer edilen ancak beklentileri karşılayamayan
bir isim. Sürekli sakatlık problemleri yaşıyor bu oyuncu ve güven vermiyor.
Buradaki eksikliği Gençlerbirliği’nden Tosic transferi çözebilir mi derseniz,
bu konuda kararsızım. Tosic eğer Biliç’in takımına alınmış olsaydı cevabım
kesinlikle çözer olurdu ancak Şenol Güneş’in takımlarına baktığımızda Tosic
tarzında pozisyon ve kademe bilgisi ön plana çıkan ve ayağa iyi oynayan ancak
temposuz oyuncular pek tercih edilmeyen isimlerdir. Galatasaray savunmasında
Hakan Balta’nın rolü ile çok benzer bir senaryo olacağını düşünüyorum
Beşiktaş’ın yeni sol beki Tosic’in.
Orta sahanın ortasında sezon başı ilk iş Atiba ile sözleşme
uzatıldı. Böylece bu rotasyon korunmuş oldu. Burada Atiba, Necip, Veli, Tolgay,
Oğuzhan ve Sosa Beşiktaş’ın kullanabileceği isimler. Ancak Veli ve Tolgay’ın
sezonu kapsayacak büyüklükte sakatlıkları bütün planları bozdu. Yani elde
sadece 4 oyuncu kaldı ve bunların hepsi tek yönlü oyuncular. Aslına bakarsanız
Şenol Hoca’nın başarı yakaladığı kadrolara baktığımızda onun ön libero olarak tabir
edebileceğimiz (Veli, Atiba, Necip gibi) oyuncuları pek kullanmadığını görürüz.
Şenol Güneş bu bölgede ikisi de top yapan ve hücum düşünen oyuncular kullanmayı
sever. Adam kovalama ve topun arkasına geçme gibi beklentileri minimumdadır. Şenol Hoca'nın bu bölgedeki beklentisi daha çok interception özelliğidir. Nitekim
şampiyon yapmaya çok yaklaştığı (ya da yaptığı?) Trabzon’da orta saha ikilisi
Selçuk-Colman’dır. Aynı şekilde geçtiğimiz sezon oynadığı futbolla takdir
toplayan Bursa orta sahasında Şamil, Bekir ve Traore gibi oyuncuları değil;
Belluschi, Ozan, Josue ve Holmen’i kullanmıştır. Buradan hareketle Beşiktaş’ta
da öncelikli planının Tolgay, Oğuzhan ve Sosa’dan oluşan bir orta saha olduğunu
düşünüyorum. Ancak Tolgay’ın sakatlığı ve Oğuzhan’ın formsuzluğu sebebiyle
Şenol Hoca’nın planları değişecektir. Beşiktaş burada da acil bir transfere
ihtiyaç duyuyor.
Kanatlara baktığımıza Beşiktaş gerek potansiyel gerekse de
isim olarak ekstra oyunculara sahip. Gökhan Töre, Quaresma, Olcay ve Kerim Frei
kanat rotasyonunda kullanılabilecek isimler. Gerekli olduğunda Sosa da bu
bölgede değerlendirilebilecek bir oyuncu. Gerçekten çok yetenekli bir oyuncu
grubu. Rakip takımın teknik direktörü olsanız Gökhan Töre ve Quaresma’dan
oluşacak kanatları nasıl durdururum diye oturur kara kara düşünürsünüz. Ancak
tabi ki bu oyuncuların falsoları da var. Gökhan da Q7 de oyunun savunma
tarafında çok vurdumduymaz isimler. Bu özellikle ligimizin anti-futbol tercih
eden ekiplerine karşı bir problem olabilir. Burada aklıma takılan bir diğer
nokta ise; Şenol Güneş’in tarzı. Şenol Hoca’nın geçmişine baktığımızda bir
kanatta topla haşır neşir olmasını istediği ve bire bir oynamasına müsaade
ettiği bir oyuncu kullanırken, diğerinde bir kanat forvet oynatmayı tercih
eder. Yani savunma arkasına koşacak ve daha çok topa tek dokunuş yapacak bir
isim. Bu denklemde Şenol Hoca’nın bir sürpriz yaparak Gökhan Töre ve
Quaresma’yı bir arada kullanmama ihtimalinin yüksek olduğunu tahmin ediyorum.
Beşiktaş’ın sol kanadında Q7 yerine sıklıkla Olcay’ı izleme ihtimalimiz bence
yüksek.
Forvette ise Demba Ba’nın iyi bir bonservis sonrası
gönderilmesinin ardından kafalarda oluşan soru işaretleri, Mario Gomez
transferiyle son buldu. Gomez sakatlık yaşamadığı sürece gerçekten Beşiktaş ve
Şenol Güneş için biçilmiş bir kaftan. Bu sezon yüksek gol rakamlarına
ulaşacağını tahmin ediyorum. Beşiktaş burada alabileceği en doğru isimlerden
birini aldı. Onu yedekleyecek isimler ise Cenk Tosun, Mustafa Pektemek ve Ömer
Şişmanoğlu. Cenk Tosun bu sistemde alternatif olacak en doğru isim. Pektemek’in
bu sezon pek forma bulabileceğini zannetmiyorum. Bulduğunda da etkili olması
çok zor gözüküyor. Şişmanoğlu ise kiralık olarak gönderilecektir.
Tüm bunların ışığında değerlendirirsek, Beşiktaş’ın
süregelen kale ve savunma problemlerinin devam edeceği ortada. Ancak bu kez bu
zaaf o kadar da önemli değil. Çünkü Şenol Güneş zaten prensip olarak savunmada
bu riskleri alan ve bu zaafların sonucunda yenebilecek golleri göze alan bir
teknik direktördür. Onun için önemli olan hücum planlarının işlemesi ve çok
sayıda gol atmaktır. Bu kadro gerçekten bu düşünceye çok uygun gözüküyor. Bu
sezon çok gol atan bir Beşiktaş izleyeceğimiz kesin. Eğer kritik oyuncular
sakatlık problemleri yaşamaz ve orta sahaya doğru bir transfer
gerçekleştirilirse Beşiktaş’ın şampiyonluk için en az Fenerbahçe kadar iddialı
olduğunu düşünüyorum. Stadın bitmemiş olması ise hala bir handikap olarak dursa
da, oyuncular bu duruma artık alıştı, büyük bir sıkıntı yaşatacağını
düşünmüyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder